Hipokrat, KUTSAL HASTALIK HAKKINDA adlı eserinde düşünce ve hislerimizin o dönem inanıldığı gibi kalpten değil, beyinden kaynaklandığını kesin olarak savunmuştur.
“İnsanlar şunu bilmelidir ki tüm mutluluğumuz, sevinçlerimiz, kahkahalarımız ve neşemiz gibi kederlerimiz, acılarımız, endişe ve gözyaşlarımız da yalnızca beynimizden kaynaklanmaktadır. Bu organımız sayesinde düşünüyor, görüyor, işitiyorum ve çirkinle güzeli ayırt ediyoruz. Aynı organ ile deliriyor ya da kendimizden geçiyoruz ve korkulara, paniğe kapılıyor, uykusuzluk çekiyor, uykuda yürüyoruz....” der Tıbbın Babası Hipokrat. ( Alıntı: Evrim Ağacı )
Peki hal böyle iken, biz neden çektiğimiz her ıstırabı, yaşadığımız her mutluluğu kalbe yükleriz. Oysa bize tüm duyguları yaşatan ve hatta kalbi bile yöneten beyindir. Heyecan duyduğumuzda veya kaygılandığımızda vücudumuzda salınan hormonların dengesiz halleri ile ortaya çıkan değişik haller, vücuda kan pompalayan kalbin görevini düzensiz yapması böyle durumlarda vs hepsi beyinden.
Yani demem o ki, severken aslında beyninle seviyorsun güzel kardeşim. O kalp atışlarını hızlandıran, o emirleri veren beyindir.
İyi ile kötüyü ayırt etme yetisi de onun sayesindedir. Her ne kadar günümüzde bu durum zorlaşsa da bu böyledir. Bu yüzden tüm yaşam evremizin komutanı konumundaki beynimizi beslemeyi ve onu her daim iyiye güzele doğru kullanmayı unutmayalım :)
Sevgiyle kalın :)