GÜNDEM

Kaygı yönetimi ve sınav kaygısında ailenin rolü

Günümüzde özellikle öğrenciler için hayatının dönüm noktası diyebileceğimiz sınavlar önemli kaygılarından birini oluşturuyor. Klinik Psikolog Burak Karagür sınav kaygısının azaltılması ve bunun için alilere düşen görevler hakkında önemli bilgiler verdi.

Klinik Psikolog Burak Karagür Uşak’ta 10 yıldan fazla süredir yetişkin, genç ve çocuk gruplarında önemli çalışmalar gerçekleştiriyor.

Kaygıyı; bir önleyici kalkan, evin bahçe duvarı, duvarın üzerindeki çit gibi tasvir eden Karagür; “Kaygının tek bir tanımı yok ancak hayatın içinde kaygıyı nasıl anlatırız şeklinde sorulduğunda genellikle hayatta oluşabilecek sıkıntılar konusunda zarar görmemizi engellemek için devreye giren alarm sistemi aslında” dedi. Karagür zannedilenin aksine kaygının bir miktar yaşanması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Kaygıda Yanlış Alarm !

Kaygının zamanında devreye girmesinin öneminden bahseden Karagür bunu şu metafor ile anlattı: “ Yangın alarmı gibi düşünün, duman çıktığında, ateş yükseldiğinde alarmın çalışarak sulama sistemini devreye alması beklenendir, böyle bir durumda herhangi bir sıkıntı yoktur sistem güzel çalışıyordur. Kaygı da doğru zamanda kontrol altında çalıştığında bir problem yoktur, olması gereken geçekleşir. Ancak kahve içiyorsunuz ve kahvenin buharı odadaki yangın alarmını çalıştırıp üstünüzü ıslatıyorsa burada bir sorun var demektir. İşte kaygı mekanizmasının vaktinden daha erken veya daha şiddetli bir şekilde kontrolsüz olarak çalışması kaygı bozukluklarını yol açabiliyor.

Kaygılar neden oluşur?

Kaygının oluşmasını yönelik değişik örnekler veren Karagür, özellikle kırıklığına uğratacağı düşüncesiyle kaygıya kapıldığını hatırlattı. Kaygının orantılı olarak yaşanması gerektiğine vurgu yapan Karagür düşük kaygının da başarısızlığa neden olabileceğin in altını çizdi.

Sınav kaygısının doğru zamanda doğru yerde devreye girmesi halinde hiçbir sorunun yaşanmayacağını iddia eden Karagür; “ Birey sağlıklı, bilinç ve zihin sağlıklı çalışıyor, her şey olması gerektiği gibi. Fakat biz olmamış olaylar ve sonrasında bizim dayanamayacağımızı düşündüğümüz için yersiz olarak kaygılanıyoruz. Aslında yaşadığımız kaygılar alarmın zamansız çalışmasıyla ilgili” dedi.

Kaygı belirtileri nelerdir?

Öğrencilerin evlerde yaptığı denemelerde çıkardıkları netleri dershanelerde yapamamasının nedeninin genellikle aşırı kaygı, dikkat dağınıklığı, heyecanlanma gibi durumlardan kaynaklandığını anlatan Karagür ebeveynleri gözlem yapmaya davet ederek öğrencilerdeki kaygı belirtilerini şu şekilde sıraladı: “Aşırı hareketlilik, huzursuzluk veya tam tersi donuklaşma. Bir gözünüzün önünden geçirin mutlaka yaşayan vardır. Günlük rutinlerin bozulması, yeme öğününün atlıyor, iştahsız, uykusu bir türlü gelmiyor, haliyle sabah da uyanamıyor. Uykusuz halde sınava girdiğinde zaten hiçbir şey yapamıyor, optik kağıdını bomboş vermiş çıkmış, 10 aileden 6’sında ben bunu duyarım. Tahammülsüzlük, yetersizlik hissi. Düzensiz kalp atışı , düzensiz solunum. Çocuklar her sınavdan önce bunları yaşayabiliyor.”

Sınav sürecinde ebeveyn olmak

Çocuğum için her türlü fedakarlığı yaparım diyen ebeveynlerin hataya tahammül edemediğine dikkat çeken Karagür mükemmeliyetçilik algısının (başarının her şeyin dört dörtlük olmasına bağlamanın) doğru bir davranış olmadığını savundu.

Aileler ne yapmamalı?

Çocuklarının başarısı için çok büyük fedakarlık göstermenin istemeden onun sonraki hayatını olumsuz olarak etkileyebileceğini belirten Karagür: “ Çocuğa faydası olsun diye bir şey yaparken lütfen iki kere düşünün. Çocuğun bugününü kurtarıyoruz belki ama yarınını tehlikeye atıyor muyuz? Yeni yeni kuşaklardan en çok şikayetimiz ‘Benim çocuğum sorumluluk almıyor’, fırsat vermiyorsun. ‘Benim çocuğum empati yapmıyor’, gerek yok ki sen onun adına yaptın zaten. Sen onun adına her şeyi yaptın.” Dedi.

Aileler ne yapmalı?

Sınav kaygısında ebeveyn rolü dendiğinde akıllara ilgisiz anne baba, çocuğunu önemsemeyen, elinden tutup kursa götürmeyen anne baba geldiğini ancak durumun tam da bu şekilde olmadığını söyleyen Karagür, tek maaşla çalışan bir adamın bile bütün önceliğini çocuğuna vererek süreci yönetemeye çalıştığını ifade etti. Çıtanın yükseldikçe imkanların da genişlediğine değinen Karagür, kaş yaparken farkında olmadan çocuklardaki birey olma mücadelesine zarar verildiğine dikkat çekti.

Karagür böyle bir durumun yaşanmaması için ailelere şu tavsiyelerde bulundu;

-İlk önce anormal hava estirmemeye çalışın,

- Çocuklarınıza sorumluluk verin,

- Çocuğumuzu araç olarak görmemeliyiz. (Ben olamadım bari o olsun)

- Kıyaslama yapılmamalı,

- Yardım eden pozisyonunda olmalıyız,

- Çocuğu tanımalı, güçlü yönlerini keşfetmesine yardımcı olmalıyız,

- Koşulsuz sevgi ve güven ortamı çok önemli.