Hal böyleyken son yıllarda bu güzelim ülkemizde tartışma konusu olan laiklik, Latince dilimize Fransızca ''laic'' ''laique'' kelimesinden geçmiştir. Laos, yani halk, halka ait olan laiklik kavramı, Orta çağda, kiliseye tepki olarak doğmuş olduğunu da vurgulamak gerekir. Kilisenin ağır zulmü altında, yüzyıllarca ezilen Hıristiyanlar, Reform, Rönesans hareketleri sonucunda, aydınlanma sürecini başarıyla gerçekleştirerek, Fransız ihtilalinden sonra, uluslaşma bilinci ve pozitivizm akımının sistematikleştirilmesiyle, laiklik kavramını, devlet sistemi içine yerleştirilmiş olduğunu vurgulamak da gerekmez mi?
Bakınız! Ülkemizde Laiklik ilkesi, 1924 Anayasası’na 5 Şubat 1937 tarihinde yapılan değişiklikle; 2. maddeye devletin nitelikleri olarak “Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılapçıdır” biçiminde girmiştir. Sözkonusu anayasal temel ilkeleri hukuk derslerinde öğrencilere altını çizerek vurgularım.
Gerek 1961 Anayasası’nda gerekse Yürürlükte bulunan 1982 Anayasası’nın 2. maddesinde laiklik ilkesi Cumhuriyetimizin nitelikleri arasına “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzur, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” şeklinde yer aldığı görülüyor.
Keza mevcut Anayasamızın 4. maddesinde ise laiklik ilkesi, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez temel nitelikleri arasında sayılmıştır. Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürk ise laik hükümet kavramından, dinsizlik manası çıkarmaya çalışan fesatçılara, fırsat verilmemesi gerektiğini belirtmiş, "Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir." demiştir. Bu noktada Cumhuriyet tarihimizi iyi okuyup idrak etmek de gerekmiyor mu?
Bütün tartışmalara rağmen Anayasa'mızın ikinci maddesinde de laiklik kavramına vurgu yapılmış olup, 24. maddesinde ise açık şekilde tanımı yapılmış durumdadır. Elbette bir insan laik olmayabilir. Ancak devlet kesinlikle laik olmak zorundadır. Neden dersiniz? Nedeni şudur: Genel ve ortak anlamıyla lâiklik, dinî ve dünyevî otoritelerin yekdiğerinden ayrılmasını, din işlerinin, ferdî, hususî sayılarak, ferdin vicdanına, terk edilmesini ve devletin, dinler karşısında tarafsız kalarak, din ve inanç hürriyetini sağlaması gerektiğidir.
Kim ne ders desin, ne düşünürse düşünsün. Hem bir yurttaş hem de bir eğitimci olarak, bir toplumun egemenliğinin, millî bir nitelik taşıması ancak lâik bir toplum düzeniyle mümkün olduĝunu düşünenlerdenim. Bakınız! Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere şeriatla yönetilen ülkelerde, milletin egemenliği var mıdır?
Keza şeriatla yönetilen ülkelerde lâiklik, kutsal sayılan alanlarda, inanç ve düşünce farklılıklarının, dünya işlerinde, dayanışma ve işbirliğini engellemesini de ortadan kaldırmayı mıdır? Ayrıca çağdaş uygarlığa geçiş, batılı düşünce sistemini benimsemekle, skolâstik düşünce ve dinî baskıdan, uzak kalmak, lâik düşünüş ve uygulamalara, yer vermekle mümkündür. Çünkü bilim, sanat ve kültür, sınırlandırıldığı zaman ülkelerin gelişebilmeleri mümkün değildir. Lâiklik tarikatçılığı ve bunun yol açtığı bölücülüğü, ortadan kaldırmaya yarayan tek çaredir. Laiklik sayesinde, dinsel ve mezhebe ait ayrılıklardan, doğan çatışma ve ayrılıklar, önemli ölçüde giderilmiş olur.
Atatürk'ün, ilkeleri, ülkemizin tarihi şartlarına ve toplumsal koşullarına göre oluşmuştur. Atatürk, lâik devlet, lâik hukuk ve lâik eğitim ile gerçek din ile batıl ve hurafeye dayanan sahte dindarlığı, birbirinden ayırmıştır. Nitekim Mustafa Kemal Atatürk "Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların, vicdan, ibadet ve din hürriyeti demektir " diyerek de laikliğe açıklık getirmemiş midir?
Bu aziz milletin kurucu lideri Atatütürk sayesinde de lâiklik, ülkemizin, çağdaşlaşması temel hedefinden ayrılamaz ve onun zorunlu bir parçasını oluşturduĝunun da farkında olmak gerekir. Keza Cumhuriyetimizin ilk on yılında yapılan birçok inkılâp da bize göstermektedir ki lâiklik, ilkesi kalkınma ve çağdaşlaşmanın da yolunu açmıştır. Hal böyleyken Laiklik, günümüzde ülkemizde, en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Bu tartışmaların başlıca nedeninin ise, kişilerin laiklikle ilgili, bilgi noksanlığından kaynaklanmakta olduğu da bir realite değil midir? Bu realite bu güzelim ülkemizin, yurttaşlarının uğraş alanı, bilgi birikimi, anlama yeteneği, politik ve ideolojik eğilimi, sosyal görüşü, dine bağlılığı, ya da karşı olan tavrı gibi, pek çok etmenler laiklik konusundaki anlam birlikteliğine ya da benzer yaklaşımlara, ulaşılmasını bir hayli güçleştirmekte olduğunun da altını kalın çizgilerle de çizmek gerekmiyor mu?
Öyleyse bu güzide toplumumuz, laiklik ilkesine sahip çıkmalıdır. Çünkü bugünü dünyasında, Laiklik, uygarlığın ve iyi bir yönetimin göstergesi, din ve devlet işlerinin de, ayrı yürütülmesidir. Laik bir ülkede, insan inancını özgürce yapar. Laiklik, demokrasinin ve çağdaşlaşmanın, ibadet, düşünce ve vicdan özgülüğünün de teminatı değil midir?
Hiç merak ettiniz mi? Kalkınmış batılı ülkeler, sorunları nasıl ve neyle çözümlüyorlar? Kendi vatandaşlarını nasıl ve neyle öne çıkarıyorlar? Gerek eğitim gerek kültür düzeyinde ve gerekse gelir artışında, toplumsal ve kişisel refah hedefini neyle ve nasıl yakalıyorlar? Hatta Anayasaya ihtiyaç duymadan bile, insan haklarını nasıl koruyabiliyorlar? Ve nerede ise, her yeni günde yeni bir değişim ve icatla nasıl ortaya çıkıyorlar? Acaba ülkemiz için bu seviyeyi yakalamak çok mu zordur? Yeter ki toplum olarak; onurlu Türk Ulusumuzun, hiçbir batılı ülke halkının gerisinde olmadığına inanalım ve üretken, kültürlü, eğitimli ve enerji dolu halkımızla, ileri daha ileri diyebilelim!
Bugün milletimize, herkese düşen en büyük görev; Atatürk’ü ve en büyük eseri plan demokratik, laik Cumhuriyet’i anlamaktır. Cumhuriyet’in değerlerini her koşulda korumak, Atatürkçü düşünceyi benimsemektir. Türkiye’yi aydınlık yarınlara taşımaktır. Ulusumuz, Yüce Atası’nın hedef olarak gösterdiği bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunda ilerleyerek çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacak ve aşacaktır. Cumhuriyet"le gurur duymalıyız Daha nasıl ifade edelim?